Yıllar önce bir gün ‘Sade’ diye bir kitap okudum. Elimin son 6 aydır değmediği ne varsa, evden bir bir gönderdim. Gardropta ne varsa giymediğim, giyerim diye beklediğim onlara da veda ettim. İhtiyacım olan, kaliteli birkaç parça ile de dünyamı döndürmeyi başaracağımı anladım. 10 tane az yerine 1 tane çok mottosu ile eşyalar değil, parçalar almaya başladım sonra.
Gardrobumda hala kombinli asılıdır neredeyse her şey o günden itibaren, takım halinde alınır. Gözbebeği gibi bakılır, senelerce dayanır. Bu nedenle az sıra gelir ve senelerce kullanılmaya devam edilebilir.
Bir gün giyerim, bir şey uydururum düşüncesi ile hiçbir şey alınmaz.
Eğer evde bir eşyaya ihtiyaç varsa, yeri ancak başka bir şeyle doldurulamıyorsa sınıfı geçer.
…
Bunlar less is more’un kolay olan kısımları. Çünkü materyal!
Bir de az ile ifade etmen gereken çok’lar var ki, yani iletişimde 'less is more' işte bu tam da aman Allah’ım!
…
Ben DISC analizinde D&I’yım.
Benim için hikayesi olmayan her şey yok hükmündedir. Girişi, gelişmesi de en az sonucu kadar önem taşır. Anlatmayı severim. Dinlemeyi severim. Yazmayı da severim.
Ama yeni dünya!
Yeni düzen!
Yeni jenerasyon! Bunların hem vakti yok, hem sabrı. Eğer bir mesajın varsa onu hızlıca verip uzaklaşmalısın.
Yeni dünyaya hazır olabilmek için, evlatlarınla, onların arkadaşlarıyla, iş yaşantısında arkandan gelen jenerasyonla iletişim sorunu yaşamaman için az’dan çok çıkarmalısın.
…
Netflix dizilerini düşünelim. 30’ar dakika bölümler.
Bir de türk dizilerini, 2,5 saat… Uzayan bakışmalar, konuşan mimikler… Seyirciye bir mesajın geçmesi için o kadar uzun vaktiniz var ki, yönetmen koltuğunda 8 yaşındaki Cedric otursa fena iş çıkarmayabilir.
30 dakikada ise mesajın var, karşıya geçecek, geri sayım başladı!
Kafa yormak zorundasın! Yaratıcı olmak zorundasın!
…
İşte yeni dünya düzeni de adeta Netflix dizileri gibi. Kısa vaktine, kısa mailine, kısa sunumuna ne sığdırabilirsen o kadarı.
Eski zamanlarda konuşulan ‘insanın dikkat süresi 45 dakikadır fazlasında konsantrasyon bozulur’ söylemleri, hızlı akan oyunlar, hızlı müzikler, çabuk sıkılan beyinler ile 15 dakikalara düştü bile.
‘Ah azizim! Bizim zamanımızda böyle miydi?' Klişelerine biz de düşmek istemiyorsak, tabir-i caizse versiyon güncellememiz, less is more’u üzerinde kafa yormadan otomatik pilot ile devreye giren bir meleke haline getirmemiz gerek.
…
Haydi o halde deneyelim bakalım,
Mailler kısalsın,
5 kelimenin yerini tutan 2 kelime aransın,
Herkes netflix dizisi çekiyor gibi davransın.
Vaktimiz yok, vaktimiz kıymetli.
Yine de dünyaya kocaman bir iletişim thug life’ı yapar,
‘Less is bore’ ama el mahkum der köşeme çekilirim.
Comments