İnsanoğlunun egosu üzerine binlerce kitap yazıldı, binlerce hikaye paylaşıldı. Her gün her birimiz pek çok ego savaşına şahit olduk, bir kısmına dahil olduk.
Peki neydi bu ego?
Neden ego kelimesini duyunca beynimizde hemen olumsuz kapılar açılıyor?
...
Ego kelime anlamı olarak öz benlik demek değil miydi?
Öyleyse nesi kötü idi öz benliğin?
...
'Bunun da egosundan geçilmiyor..'
'Geldi yine bay/bayan ego..'
...
Yani yine biz insanlar, öz benliklerimizi evirdik, çevirdik, işin içinden çıkılmaz hale getirdik, halbuki ego öyle sandığımız gibi öcü falan değildi.
...
Ego, içeri ile alakalı bir kelime, iç, öz, dahil..
Ego ne zaman kötü peki?
Dış, söz, hariç olduğunda..
...
Ego içeriden dışarı çıktığında, etrafa karşı gösterilen bir tavır olduğunda, insanlar birbirine, 'karşısındakini önemsememek adına' tepeden baktığında yani günümüz yorumlaması ile 'ego yaptığını' sandığında, aslında 'öz benliklerini' başkasına adamış olduklarının da farkında olmuyorlar. Yani 'en önemli benim' dedikleri bu konu, 'karşısındakilere ispat için feda edilen ve önemsizleştirilen bir öz' oluyor.
Başkasına adanan bir benliğin neresinde egoistlik?
Düpedüz kendi etrafında döndürdüğü dünyanın tutsaklığı bu insanoğlunun, hepimizin..
...
Egolarımızı başkalarına teslim etmekten vazgeçtiğimiz gün, özgürleşmenin doruğuna çıkacağız belli ki.
...
Peki nasıl anlayacağız yaptığımız iş egomuzu teslim etmek mi yoksa egomuza saygı duymak mı?
...
Egolarını teslim etmiş tutsakların gözleri hep etraflarındadır, onların düşüncelerini, fikirlerini 'üstüne çıkmak adı altında' öylesine önemserler ki, kendilerinden geçerler. Evet, kendilerinden bir kaç durak geçerler.. Dedim ya, gözü hep 'dıştadır'.
Dış imaj o kadar önemlidir ki onlar için, adeta bunun için yaşar, kendilerini buna adarlar.
Bir başkasının gözünden görürler kendilerini, devamlı..
Özbenliğini yitirmiş bir ego, ne zavallı !
Bu adanmış benlikten dolayı sadece 'dış'ın limiti ile sınırlı kalırlar..
Başka birinin egosuna basarak yükselebilecek kadardır limiti
Onun kotası çatıya kadardır,
Birini aşağı itmesi gerekir ki, çatıya çıkabilsin.
...
Egosuna saygı duyanın gözü yalnızca özündedir. Bu tutsaklıktan kurtulan, çatının ardındaki gökyüzünü bilir, onun gözü kuşlardadır, dahasında, hep dahasını bilir, manzaralar ötesi manzaraları.. Etrafındakiler yalnızca gökyüzünü göstermek için elinden tutmak istediği yoldaşlarıdır onlar için, el verendir, el uzatandır, bu nedenle daima öndedir.. Bu öndelik, doğal seleksiyon olarak gelir..
Ego tutsaklığından kurtulanlar için çok farklı bir yol başlar ki, bu yol, daha önce verdiği yıpratıcı savaşların hepsinin totalinde kazandıklarından çok daha farklı bir kazanımla geri dönecektir ona, barış dolu bir başarı.
Sürdürülebilir ileri gidişin ilk adımı, ego yorumumuzu değiştirmekten geçiyor işin özü.
Ego değişmeden,
Öz ile yapılan her şeyin ufku çatıdan ibaret kalıyor.
Ego, yolun sonunda, insanı en çok da götürmek istediği noktadan vuruyor!

Comments